5 Mayıs 2020 Salı


Uzun hem de çokkk uzun bir aradan sonra merhaba...Neler yaşandı geçen bunca zamanda...
covid19 denen bir sorunla savaşıyoruz üstelik tüm Dünya ve bu süreçte projeler taşınma webinarlar çocuklar canlı yayınlar ev ramazan bir de özlem...Ve işte benim gözümden bir kaç foto






13 Eylül 2013 Cuma

'Miniklerin Dünyası'nı gezelim...

     Biz kadınlar öyle çeşitli ve farklıyız ki bu durum hayatımızın her alanına yansıyor. Evlerimiz ve  mobilyalarımızdan tutun da kullandığımız aksesuar, elbise ve ayakkabıya kadar her birimiz başka başka renkler, bambaşka tonlarız...Daha küçük bir çocukken farklılıklarımızı anlamaya başlıyoruz. Etrafınızdaki kız çocuklarına bir baksanıza...Ne kadar renkli ve süslüler, öyle değil mi? Bazen gülümseyerek bazen garipseyerek bakıyoruz onlara. Seçenekler arttıkça kişiye özel sunumlar da artıyor hayatta.
      Canım Kardeşim Sibel'in sitesi bu farklılıklara bir cevap gibi. Kız bebekler için kişiye özel tütü elbiseler, sevimle donlar, bandanalar, aksesuarlar ve daha neler neler miniklerin dünyası'nda......
İşte harika tütü elbise ve donlardan bir kaç kare..


28 Ağustos 2013 Çarşamba

Saksılarınız şenlensin...

      Toprakla, çiçekle uğraşmak, onlara bakmak en güzel hobilerde biri. Her güzel şey gibi onlar da emek ve ilgi istiyor. Hele de yaz mevsiminde sabah akşam su vermek, topraklarını daha sık havalandırmak gerekiyor. Toprakla ilgilendiğinizde hemen karşılığını alırsınız. Size nankörlük yapmaz. Rengarenk çiçeklerini, yemyeşil yapraklarını sunuverir.
     Bu yaz daha önceki yazlara göre çiçeklerim daha az. Yeni evimin balkonu eskisinden daha küçük olduğu için öyle her aklıma gelen çiçeği alamadım. En çok sardunya yetiştirdim bu yaz. Bir de Gardenya. Bu sıcak havalarda bile rengarenk açıyorlar.
      Nankörlük yapmayıp rengarenk açan çiçeklerime rengarenk saksı gerek diye düşündüm. Ama öyle istediğim gibi güzel saksı pek bulamadım. Bulduklarımda çok pahalıydı. Ben de kendi dekoratif saksımı kendim yaparım dedim ve benden önce saksılarını dekore eden Meltem Ablamdan görünce nasıl yapacağıma da karar verip hemen işe soyundum. Rulo halinde satılan, kendinden yapışkanlı kağıtlardan beğendiğim iki tanesini aldım. Kağıtların arka yüzleri cetvel şeritleri şeklinde olduğundan saksılarımın boyutlarına göre onları kestim ve yapıştırdım. Ve işte saksılarımın yeni hali...Çok çıtı pıtı, mutlu mesut duruyorlar, değil mi?

 



 
 
 

15 Ağustos 2013 Perşembe

İster Yazlık İster Baharlık...

       Çokkk sıcak bir yaz gününden merhaba...
Yavaş yavaş yaz tatili de sona eriyor. Bu sefer cidden hiçbir şey anlamadım tatilden. Ramazan ayında malum iftar sofrası ,sahur sofraları,misafir derken cümbür cemaat hoş sohbetlerle bayramı da atlattık ve işte evimde bilgisayarımın başındayım artık.
        Uzun zamandır kendimi örgüler,örgü sayfaları, kitapları arasında kaybediyorum. Özellikle de crochet denilen tığ işi çok ilgimi çekiyor. Battaniyeden, kazaklara, elbiselere, örtülere, dekoratif amaçlı herşey için kullanılabilir.
        Ben de dayanamadım küçük motiflerden kendim için kolsuz bir merserize ördüm. Yapımı çok basit, tek düşümeniz gereken ip ve renkler. Yedi farklı renkte ipten, hepsinin ortaları beyaz olmak koşuluyla küçük motifler ördüm ve bu motifleri krem iple birbirlerine ekledim. İster yazın sahilde, isterseniz ilkbahar ya da sonbaharda rahatlıkla kullanacağınız bir tığ işi....
     



21 Şubat 2013 Perşembe

FİLM GİBİ TATİL

      Dönem tatilinde kitap okuyup, yemek pişirip, örgü örüp ve bol bol dinlenirken bir yandan da  film izledim. Bu tatil; bilim-kurgu,komedi, aksiyon ve fantastik filmlerle doldu. Bir hafta içinde 10 farklı film izledik. En beğendiğim üç filmden bahsetmek istiyorum.  İlk film; "Romeo ve Juliet", "Kanlı Elmas", "Başlangıç", "Sıkıysa Yakala" gibi filmleriyle en beğendiğim aktörlerden biri Leonardo di Caprio'nun başrolde oynadığı  bir 2010 Martin Scorsese filmi:
      Zindan Adası  (Shutter Island)

       Olaylar, Dedektif Teddy Daniels'ın Zindan Adasında bulunan bir davayı çözümlemek için adaya ayak basmasıyla başlıyor. İkinci Dünya Savaşı'nın olduğu sahneler ve flashbackler çok etkileyiciydi. Leonardo di Caprio'nun akıcı Almancası da dikkatimi çekti doğrusu. Zamanında siz de benim gibi 6. His filmini sevdiyseniz ve unutmadıysanız bu film çok çok daha ilgi çekici. Filmin sonunda bir daha baştan izlemeliyim hissi uyanıyor insanda.
     Diğer film, iki harika usta Tom Hanks ve Julia Roberts'ın başrolünü paylaştığı hem komik hem dramatik bir biyografi. Charlie Wilson'in Savaşı (Charlie Wilson's War) 1980lerde Texas kongre üyesi olan Charlie Wilson'in gizli saklı ilişkilerini kullanarak Afganistan-Sovyet Rusya savaşında nasıl başarılı olduğunu anlatıyor.

 Filmi izlerken Amerika'nın nasıl enteresan bir güç olduğunu, savaş ve barışın başlaması ya da bitmesinin bazı insan, kurum ya da kuruluşların dudaklarının arasında olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Filmin sonunda Charlie'nin sözleri çok çarpıcıydı. Afganistan- Sovyet Rusya, Amerika ve İsraili o dönemde anlamak adına ben çok beğendim. Julia Roberts ve Tom Hanks'i çok fazla birbirlerine yakıştıramasam da iyi bir ikili olmuşlar. Hele Julia Roberts'ın ayna karşısında kirpiklerini iğne ile ayırdığı sahnede anlattıkları inanılmaz(ama gerçek)
Ve son film Ben Dört Numara( I am number four) son zamanlarda en sevilen türlerden 2011 yapım fantastik ve bilim kurgu filmi.
İzlediğim bu tür filmlerden çok da farklı bir film değildi. Olağanüstü güçleri olan genç John Smith, O'nu yoketmek için gönderilen garip yaratıklardan koruyucusuyla birlikte kaçarak saklanır ama sonunda bir şekilde yakalanırlar. Film bundan sonra aksiyon ve dövüş sahneleriyle devam ediyor. Bir seri filmi olacak gibi tabii filmin gişe başarısı nasıl ona bakmak lazım bir de. Akıcı ve sıkılmadan izlenebilecek bir film.

Hepinize sonu mutlu biten filmler gibi bir akşam diliyorummmmm....



8 Şubat 2013 Cuma

Hem doyurucu hem hafif: Tavuk köftesi

     Kış aylarında hem hareketsizlikten hem de dikkatsizlikten ne yazık ki kilo alıyoruz. Kilo almamak için mümkün olan tek şey de hafif ve aynı zamanda doyurucu yemekler yapmak ve afiyetle yemek:) İşte size hem doyurucu hem hafif bir tarif. Eşim çok sevdi hatta bundan sonra her hafta tavuk köftesi istiyor.

 İçindekiler
Yarım kilo kemiksiz tavuk göğsü
1 adet orta boy soğan
2 diş sarımsak
1 haşlanmış patates
1 yumurta
Öğütülmüş kuru ekmek kırığı
Kekik, nane, karabiber, kimyon
Tuz
Maydonoz
Galeta Unu

Hazırlanışı
*Tavuk göğsü, soğan ve sarımsağı  robottan geçirip kıyma haline getirin
*Hazırladığınız tavuk kıymasının içine yumurta, yaşlanmış patates, ekmek kırığı, tuz, maydonoz ve baharatları da ekleyip iyice karıştın.
*Karışımı özdeşleştirdikten sonra ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp yassı köfteler oluşturun.
*Köfteleri galeta ununa bulayın ve bol kızgın yağda kızartın.

Bu arada şalgam suyuyla daha bir lezzetli oluyor, benden söylemesi...
Afiyet Olsunnnn :-)




31 Ocak 2013 Perşembe

Anneciğime doğum günü hediyesi

        Annemin doğum gününü kutladık geçen gün. Öyle parti marti değil tabii ki bizimki. Ben kendimi bildim bileli Annem doğum günlerini hiç sevmez. "Zaten doğum günümü yanlış yazmışlar nüfusuma, ha bugün ha yarın ne farkeder. Allah hayırlı sağlıklı ömür versin" deyip geçiştirir. Biz de inadına her yıl kutlarız. Küçük bir pasta, bir alkış, bir cümbüş tamamdır bizim doğum günü faslı. Ben de anneme aylar önceden hediyesini hazırlamaya başladım. Öyle ahım şahım olmasa da el emeği göz nuru dedim. Annecim; komşuları, gelen misafirleri için kullansın istedim.
      Kurdela nakışının ikinci ürününü de bitirmiş oldum böylelikle:) Bu sefer inciler kullandım ve balıksırtı yaprak tekniğini öğrendim. Çok kolay ve yapması da çok eğlenceli. Ama öyle aceleye geldi ki hediyem üzerine çizdiğim şablonu bile yıkayamadım:((( Karneydi, notlardı, kitaplardı, kurstu derken yıkayamadan öylece verdim hediyesini anneme. Sizlerle de paylaşayım hediyemi:
Haaa bu arada annem hediyesini çokkkk beğendiiiiii :)




22 Ocak 2013 Salı

The Impossible / Kıyamet Günü


   
         Eşimle birlikte haftasonu için iki film seçtik. Bunlardan biri The Impossible/ Kıyamet Günü'ydü. Hatırlayacaksınız 2004 yılı Aralık ayında Endonezya'da deprem ve de ardından dehşet verici bir Tsunami yaşanmıştı. Yüzyılın felaketlerinden biriydi.
        İşte bu film, Hint Okyanusu’nda meydana gelen tsunamide hayatta kalmayı başaran İspanyol aile Alvarez Belon‘ların gerçek hikayesini anlatıyor. Açıkçası Tsunami ve deprem sahnelerinin daha etkileyici olacağını düşünmüştüm ama filmi izledikçe duygu yoğunluğu ve aile bağlarının güçlülüğü insanı alıp götürüyor. Özellikle kardeşlerin birbirlerine kavuşma sahnesi çok güzel. Filmde geçen olayların gerçekten yaşanmış olması, filmi daha bir ilgi çekici yapıyor bence. Naomi Watts ve Ewan McGregor’un başrol oynadığı filmde çocuk oyuncular da harika iş çıkarmış. Özellikle Lucas karakterine bayıldım. Ben filmi gerçekten beğendim ve izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.



Buna baktıysan bir de buna bakk

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...